Geçmiş zaman, ev ararken her baktığım evi çok beğeniyordum. Sonra daha iyisini görünce, haliyle onu da beğeniyor ve bir öncekini nasıl beğenebildiğime şaşıyordum. Geçenlerde yakınlarımdan biri, her okuduğum kitabı coşkuyla anlatıp, hepsini de beğendiğimi söyledi. Bunu saçma buluyormuş, ona inandırıcı gelmiyormuş.
Biraz düşündüm bu saptama hakkında. İyimserlikten olabilirdi ama değildi. Bence coşkudan, okumayı çok sevmekten. Ayrıca her kitabı beğendiğim falan da yok. Demek ki, beğendiğim kitabı başkalarına övüyor ve onları sıkboğaz edip okutmaya çalışıyorum. Ne itici bir durum. Ya da okuduğum kitabın yazarını kendi kendime takdir edeceğime, keyfimi çoğaltmak, paylaşmak istiyorum. Bak işte bu iyi.
Şu bahsedeceğim dörtlüden ikisini çok ama çok beğendim. Diğer ikisini de okuduğuma değdi. Şimdi bahsedeyim biraz size.
Söyleşiyi Serra Yılmaz renklendiriyor |
Emine Uşaklıgil, Cumhuriyet Gazetesi'nin mirasçılarından, o ünlü aileden biri. Daha önce Benim Cumhuriyet'im kitabını kaleme almış, gazetedeki idari kavgaları, Cumhuriyet tarihindeki dönüşümlere paralel olarak ve tabii kendi zaviyesinden anlatmıştı. Şimdilik Bu Kadar'da, onun kaleminden, Serra Yılmaz ve kendisinin hayat
hikayeleri birbirine paralel akıyor. Uşaklıgil iyi bir yazar değil. Muhtemelen çocukluk ve gençliğini yurt dışında geçirip Türkçe'yi yıllar sonra yeniden öğrenmek zorunda kaldığından. Bu sebeple kitap çok
renkli ve akıcı olabilecekken, kesintili, kuru ve imla hatalarıyla dolu bir
anlatımı var. Her ikisi de Avrupa ile yakın bağları olan, batılı eğitim almış,
ülkenin seçkin ailelerinden kadınlar. Hayatta benzer işler yapıp benzer
sorunlarla karşılaşıyorlar: hastalık, aileyle yaşanan sürtüşmeler, duygusal ilişkilerde
sarsıntılar, sevdiklerinin kaybı, ülke değiştirme zorunlulukları ve coğrafyanın
cebri. Şimdilik Bu Kadar, Oya Baydar ile Melek Ulagay'ın Bir Dönem İki Kadın'ının tarzına yakın olsa da, derinlik ve anlatım bakımından yanına yaklaşamaz.
Angouleme önemli bir çizgi roman festivali. Yabana atmayın kitabı yani. |
Marco, tersane işçisi babasıyla annesinin yaşadığı hayatı
yinelemekten kaçarak büyük şehre gelmiş ve tanınmış bir fotoğrafçı olmuştur.
Savaş sahneleri, yoksulluk, şiddet görüntüleri çekerek ünlenir. Ama bundan
bıkmıştır. Hem çocukluğu, hem de işi onu panik ataklı ve psikyatrdan çıkamayan
bir adam haline getirir. Bunalımlı günlerinden birinde bir kadınla tanışır. Kadın onun hayatını farklı bir yöne çekecektir. Zamanla babasıyla ilişkisine, bağlanma ve yerleşme korkusuna,
politik hesaplaşmalarına ve babalıkla imtihanına tanık oluruz. Sıradan Zaferler, Manu Larcenet'in çizgi romanı. Roman gibi okunan, derinlikli, iyi bir iş.
Wharton, portresini yaptırabilecek kadar varlıklıydı. |
Ethan Frome, İletişim'in klasikler serisinden bir Edith Wharton romanı. Wharton peşine takıldığım harika, cesur, cevval ve yaratıcı bir eski zaman kadını. Bu romanda New England’ın hayali kasabalarından birinde geçen bir kış
mevsiminde, Ethan ile Mattie’nin karanlık ve umutsuz aşkını anlatıyor. Ethan
ile Zeena evlidirler ve çok tatsız, rutin bir ilişkileri vardır. Derken Zeena’nın
kimsesiz kuzeni Mattie, tüm enerjisi, gençliği ve iyimserliğiyle çıkagelir. Bu
umutsuz aşk, New England kırsalındaki taşra sıkıntısının fon teşkil ettiği bir
hikaye. Sonu biraz daha uzun tutulup, dramatik etki arttırılabilirdi. Çünkü
sürpriz bir sonu var. Buna rağmen, mutlaka okuyun, derim.
Fotoğrafı ablamın (leylakdali.blogspot.com) sayfasından aşırdım |
2. Dünya Savaşı’nda Rus ordusundan kaçarken ilk çocukları
Arnold’u kaybeden Polonyalı aile, ikinci çocuklarına rağmen Arnold’u aramaktan
vaz geçmezler. Bu arayış ve yas ikinci çocuğun hayatına ambargo koyacaktır.
Otoriter baba, travmanın pençesindeki hastalıklı anne ve kayıp büyük kardeşin
ortaya çıkması korkusuyla yaşayan küçük erkek çocuk. Hikaye bu küçüğün ağzından anlatılıyor. Çok etkileyici, karanlık
bir hikaye. Aile, yas, ataerki, adetler, savaş ve ebeveynlik hakkında. Hans-Ulrich Treichel'in Kaybolan'ını hepiniz okuyun lütfen. Tanıl'ın kılı kırk yaran çevirisi de cabası ve hatta belki romanı bu kadar okunulası kılan usnur.
Hamiş: Başlığa şimdi baktım da, Coşkun ve Taşkın Sabah kardeşler popüler müzik piyasasını domine eden bir ikiliydiler bir dönem. Biri bildiğiniz gibi kendi bestelerini söyleyen bir şarkıcı, diğeri ünlülerin küçük orkestralarının şefiydi. Bu çok da hayati olmayan bilgiden mahrum bırakmayayım istedim sizi.
Şimdilik Bu Kadar, Emine Uşaklıgil, Can.
Sıradan Zaferler, Manu Larcenet, Çev. Emre Yavuz, Karakarga.
Ethan Frome, Edith Wharton, Çev. Serpil Çağlayan, İletişim.
Kaybolan, Hans-Ulrich Treichel, Çev. Tanıl Bora, Ayrıntı.
Belli bir yaşa gelip de yıllardır okuyor olunca haliyle daha seçici oluyoruz, beğenmediğimiz kitap az oluyor, gayet normal bence bu.Ben de sevdiğim kitapları başkaları da okusun isterim hep, ya da güvendiğim kitapseverlerin tavsiyelerine kulak veririm. Yazınızı görünce sevindim :)
YanıtlaSilBunu duyduğuma çok sevindim. Sevgiler
SilKaybolan'ı özellikle merak ettim,okunacaklar listene alıyorum.
YanıtlaSilSıradan Zaferler'i çok sevmiştim. Okumadıysan Küçük Irmaklar'ı, Uçma Sanatı + Kırık Kanat'ı da (bu ikiliyi peşpeşe okumalı) sevebilirsin.
Çok sevgiler,
Dilek
Dilekcim, Kaybolan'ı seveceksin. Uçma Sanatı ve Kırık Kanatlar'ı okudum. Çok beğendim. Küçük Irmaklar'ı da listeme alıyorum. sevgiler
Sil