9 Kasım 2015 Pazartesi

Şubat ayı okumaları


"Hayat devam ediyor" denir ya kayıplardan sonra teselli ve güç vermek amaçlı. Doğru, devam ediyor. Kaybedenler arasındayım ben 1 Kasım'dan beri. Ne yapalım? Bazen de böyle olur. Bazıları da daha sık kaybeder. Güzel yenilir, mağrur yenilir...

Madem hayat devam ediyor, geçen aylar boyunca okuduklarım listesi de devam etsin.

2015 Şubat ayına Monika Maron'un Animal Triste'si ile başladım. Çiçek Öztek ve Sinan Kılıç'ın Alef Yayınevi'nden çıkma bir kitap. Daha önce, aynı yazarın Acayip Bir Başlangıç'ını okumuştum. Yine aynı yayınevinden. Acayip güzeldi. Burda kahramanımız gözümüzün önünde kendi yaşlılığı ve yalnızlığı ile yüzleşiyordu. Maron'dan yaptığım bu ilk okuma, beni onun peşinden ayrılmamaya sevketti.

Alef'in kitaplarını genelde çok beğeniyorum. Maron'un ikinci kitabında çevirmen Mustafa Tüzel de adeta romanı yeniden yazmış. İnsanın tutkulu ve hayvansı yanını teşhir etme iddiasındaki yazar, Berlin Duvarı'nın yıkıldığı dönemin politik atmosferini de arkasına alarak enfes bir okuma deneyimi sunuyor. Kişisel hikayeler ve küçük dünyaları, büyük ve sarsıcı politik dönüşümlere bağlamak hiç de kolay değil. Animal Triste bir "yasak aşk" tecrübesi etrafında ördüğü hikayesiyle bunu başarıyor ve bu yılın en iyi kitaplarından biri bence.

Haa, bir de kapaklar çok güzel. 

Hımm. Filmi de olduğunu bilmiyordum. Acaba isim benzerliği mi?


Alın size bir "yasak aşk" hikayesi daha. Ingrid Bergman'ı Baştan Çıkarmak'ı, Bergman hayranı olduğum için falan değil, Macar savaş fotoğrafçısı Robert Capa'yı merak ettiğim için alıp okudum. Yazar Chris Greenhalgh da sanki ünlü Magnum Fotoğraf Ajansı'nın kurucularından Capa'ya iltimas geçmiş gibi. İkinci Dünya Savaşı'nın bitimiyle işgalden kurtulmuş Paris'e moral gecelerinde sahne almak için gelen şöhretinin doruğundaki ama sıkıcı bir evliliğin kıskacındaki Ingrid Bergman ile Capa'nın kaçınılmaz ve tutkulu aşkı anlatılıyor kitapta. Hikaye Paris ve sonra Hollywood'da geçiyor. Ki bence Hollywood'da yaşananlar daha ilgi çekici. 

Öyle best seller falan olacak türden bir kitap değil. Adına ve dedikodulu olmasına bakmayın siz. Oldukça akıcı üslubu ve incelikli tahlilleriyle ana karakterleri iki ünlü şahsiyet olmasaydı da iyi bir kitap olabilirdi, diye düşündürüyor. Üslubu çevirmenler Taciser Belge ve Ayşen Anadol'un yeteneklerine, deneyimlerine borçlu olabiliriz tabii. 

Adamımız. Nasıl, baştan çıkarıcı mı? 


Remzi Şahin'in Ankara Oteli'ni bir gazetede tefrika edilmiş haliyle keşfettim. Kitap olarak da basılmış. Ama ilginçtir, kitabın yayınevi ve basım tarihi yok. Yetmişli yılların Ankarasında geçen politik bir roman. İçinde Demirel, Ecevit, bakanlardan vekillere siyasetçiler, işadamları, CIA ajanları, hırslı ve şehvetli kadınlar, işbilir siyasetçi eşleri cirit atıyor. Hepsi, gerçek isimlerini çağrıştıracak takma isimlerle anılıyorlar. 

Ankara Oteli bugünkü Atatürk Bulvarı üzerinde, zamanının şaşaalı bir mekanı. Özellikle siyasetçilerin ve işadamlarının buluşma mekanı. Davetler, resepsiyonlar veriliyor burada. İş görüşmeleri yapılıyor, gönül ilişkileri gözlerden ırak sürdürülüyor. Kumpaslar kuruluyor. İstanbul Hilton'un Ankara versiyonu. 

Yazarı, kitapta Demirel'in dürüstlüğü ve masumiyetini kanıtlamaya girişiyor ve kitabı bunun için bir araca dönüştürüyor. Benim beklentim, dönemin Ankarasını temsil eden bir mekan hakkında keyifli bir hikaye okumaktı. Ama siyasetin erkeksi, ötekileştirici, öfkeli ve sevimsiz yüzünü bir gazetecinin kekre kaleminden okumak durumunda kaldım. 

Sözü geçen otelimiz. 


Zuhal Kuyaş'ı, yine Sevin Okyay'ın Ntv'deki kültür sanat programında, kızı Nilüfer Kuyaş'ın konuk olduğu hafta keşfettim. Zuhal Kuyaş, o yıl 90 yaşına girecekti ve kızı Labirent'ten çıkacak son kitabının ona bir doğum günü armağanı olacağını söylüyordu. Sevin Okyay, Labirent'i ayrı bir sever, kollar. Ben de Ankara'daki kitap fuarında sahibiyle tanışmış ve çok sempatik, heyecanlı bulmuştum. Güzel kitaplar yayınlıyorlar. 

Meğer Zuhal Kuyaş, daha gencecik bir kadınken polisiyeler yazmaya başlamış. Sonuncu Oda ve Kartal Yuvası gençlik döneminin ürünleri. Kartal Yuvası'nı daha önce okumuştum. Tarihi bir romandı, yine polisiyeydi. Çok iz bırakmadı bende. Ama Sonuncu Oda, yetkinleşmiş bir polisiye yazarı çıkardı karşıma. İnsanı saran bir üslubu var Kuyaş'ın. Tatlı tatlı anlatıyor, arada geriyor da. İstanbul'da bir yalıda, servetini ve itibarını kaybetme tehdidiyle yüz yüze bir ailenin hikayesi içinden doğuyor gerilim. 

Sonuncu Oda'yı okurken Zuhal Kuyaş'ın genç ve heyecanlı simasını hayal ettim. Onun kuşağından polisiyeci kadın yazar çıkması mucize gibi bir şey. Çok kıymetli bence.

"Geç keşfedilen gizemli yazar" diye sunuluyor Radikal Kitap'ta Kuyaş.


Mart ayı okumalarında görüşmek üzere.






Animal Triste, Monika Maron, Çev. Mustafa Tüzel, Alef
Ingrid Bergman'ı Baştan Çıkarmak, Chris Greenhalgh, Çev. Taciser Belge, Ayşen Anadol, DK
Ankara Oteli, Remzi Şahin

Sonuncu Oda, Zuhal Kuyaş, Labirent

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...