30 Temmuz 2014 Çarşamba

Dantel hiç de masum değil...



Şehirde geçirilen uzun ve sıcak yaz tatillerinde çocuklar hep sorun olurlar. Anneler çalışmasalar bile çocukları günün üçte ikisinde oyalayacak okul ve ödevler yoktur artık. Ya sokakta oynamaya müsait değildir oturulan semt ya da hava öyle sıcaktır ki sokağa salınan bebeyi hasta eder. En azından anneler, nineler ve komşu teyzeler öyle düşünürler. E kendileri de oyalayamaz çocuklarını, yoktur öyle bir alışkanlıkları. Oyun mu oynasınlar onlarla, sohbet mi etsinler, parka mı gitsinler? Evde yapılacak dünya kadar iş vardır. İş olmasa, komşu sohbetleri daha tatlı gelir.

Hal böyle olunca, belli saatlerde sokağa salınan çocuk bile öğle oldu mu, uykuya yatmaya zorlanır. Öğle uykusuna zorlanmayan var mı aranızda? Kimi vaadlerle veyahut tehditler, tokatlarla...

Yaz tatillerinde uykunun neşeli kardeşi Kur'an kursudur. Şehirlerde de... Benim çocukluğumda Kur'an kursuna gitmenin dini, ırkı, sınıfı, kültürü yoktu. Bir nev'i yaz okuluydu Kur'an kursu. Süslenir, püslenir, Kur'an-ı Kerim'imizi koltuğumuzun altına sıkıştırır, en yakın mahalle camisine akın ederdik. Girişte kızlar başlarını örterlerdi. Bu kurslarda tam olarak neler öğrendiğimizi hatırlamıyorum. Çünkü, daha ilk derste hoca uzun sopasıyla kafama vurunca çok korkmuş, "bir daha gitmicem" diye tutturmuştum.

Sen misin gitmeyen? 8-9 yaşını geçmiş bir kız çocuğunun sokakta geçireceği vakit kısıtlıdır. Hele öyle erkeklerle, top peşinde felan.

Annem, annanem ve komşu teyzelerin işbirliğiyle dantel öğrenmeye teşvik edildim. Tabii teşvik biraz iyimser bir fiil, zorlandım da diyebiliriz. "Zincir çekmek", "batmak" gibi dantel terminolojisine ait terimlere kısa sürede vakıf oluverdim. Önce beni sokaktan alıkoyan bir domestik faaliyet olarak gördüğüm dantelden tiksinmiş, baya ayak diremiştim. Ama sonradan sardı bu iş beni. Şimdi görsen, her modeli çıkarırım, iddialıyım.

Dantel öğrenmek fena bişi değildi tabii de, yaşıtım erkekler sokakta adeta hazdan anırarak oynarlarken, ben, naylon çoraplarının lastiğinden boğum boğum olmuş bacaklarını altlarına alarak oturan annanemin arkadaşlarıyla, devamlı kocalarını ve kaynanalarını çekiştiren annemin komşularıyla evde kalıp, sessizce el işi yapmaya zorlanmama çok içerliyordum. Gerçi yaşıtım kızların çoğu aynı durumdaydı. Ama bu teselli olmuyordu tabii. Bizim çevremizde bir kız çocuğu hem okumalı, hem de ev-el işinin ortalamanın üstünde bir beceriyle yapabilmeliydi. Annem hem okulda başarılı olmamızı bekler, hem de komşuların, akrabaların hamarat kızlarını emsal gösterirdi. İşte dantel örmeyi öğrenmek de, ustadan çırağa aktarılan bir zanaat olarak ailenin kadınlarından miras kalacak bir altın bilezikti. Dile getirilmeyen faydası ise bu deneyimin, ergenlik arifesindeki kız çocuğunun sokaktan uzaklaştırılıp evin çeperine yakınlaştırılmasıydı. "Yobazlar gibi", belli bir yaşı geçen kızı eve kapatacak halleri yoktu ya. Ama sokağın akışına da bırakamazlardı. Çok gezen kadınlar için "keliği (ayakkabısı) sokakta kalmış" diyen bir annanem de vardı, hem de otoriterdi. Kendisi nasıl gezerdi bilseniz. Ama ekber kadındı o artık. Gezmekle kaybedecek bir şeyi yoktu.

Annem dantelde kabiliyetli, çeyiz hazırlamakta namlı ve "namus ehli" bir kadın olarak daha ilkokula gitmezden evvel benim çeyizim için dantel örmeye başladı. O kadar çok ve çeşitli ördü ki, giderek dantelden bir dağ oluştu evin içinde. Henüz evlenmek aklımdan bile geçmezken örülen işlevsiz ve gösterişli parçaları gördükçe hafakanlar basardı. Ne karanlık bir hayatı temsil ederdi bunlar.

Bundan kaçış olmadığını ve bunun annem için bir nevi terapi, bir nevi kariyer olduğunu anlayınca, bari işime yarayabilecek parçalar olsun diye perde örmesini istedim ondan. O koca koca parçaları sabırla ördü. Görüş kabiliyeti azalmışken bile örmekten vazgeçmediği dantellerden yükselen dağ, ailemle birlikte yaşarken hayatı zorlaştıran ev eşyaları olarak; evlendikten sonra ise kendi evimde annemin göz nuru dantelleri kullanmadığım için etraftan gelen teessüflerle üzerime yıkıldı hep. Yaşlandıkça annemi anlamaya çalıştım. Dantelden bir denizin içinde yüzmenin zorluklarıyla, annemin dantelle kurduğu ilişki hakkında düşünme çabası içinden çıkılmaz bir hal aldı. Şükrü Özçelik de bunun hakkında düşünmüş. Anne-babasına, kardeşlerine sormuş. İzlerken, yer yer "annesine haksızlık etmiş", yer yer de, "e haklı çocuk" dedim ben. Belki görmemişsinizdir. İşte:
http://www.youtube.com/watch?v=ABtx9DUDE_o

10 yorum:

  1. Belki daha yeni nesil olarak bunları yaşamam beklenemez ama kuran kursu, yaz tatilinde eve tıkılmalar, dantel olmasa bile kaneviçeyle çoğunu ben de yaşadım. Çok güzel yazmışsınız hocam.

    YanıtlaSil
  2. Ben hiç öğrenmenin dantel sokakta oynamayı tercih ettim ve fakat zaten dantel konusunda yetenekli de değildim 😊

    YanıtlaSil
  3. tam tersiydi bizim evde .. Zorla öğrendim .. tek kaşını kaldırıp ters batardı Saime hanım .. bi yardım etmedi.. dergilerden sağdan Soldan Oğrendim .. ama bu yazıya tam olarak Katılıyorum dantel Simgedir .. ağır bir simgedir ..

    YanıtlaSil
  4. Annem öyle hevesle dantel örerdi ki, hiç unutmam bir gün;
    keşke genç kız olsam da kendime çeyiz hazırlasam dedi...Bense hiç bir zaman beceremedim, çok heves ettiğim oldu ama hiç mi hiç beceremedim. Şimdi sandıklar dolusu dantelim var. Belki 10 tane yuvarlak masa örtüsü var mesela ve bizim evde hiç yuvarlak masa yok:)
    Bir kitap okumuştum adı; Dantel Falcısı idi... Kadınlar dantellere bakarak fal bakıyorlardı... Acaba böyle bir sektör mü oluştursam?)

    YanıtlaSil
  5. Kaleminize sağlık hocam! Bu yazı bana anneme karşı verdiğim mücadeleyi hatırlattı. Gözlerimden yaş gelerek zorla öğrenmeyi reddediyordum yine de bir kaç havlu kenarı örmüştüm. yine o yaşlarda bisikletimden ayrılmak zorunda kaldım çünkü genç kızlar bisiklete binmezdi...bende elime bir basketbol topu alıp bizim mahallede tek basketbol oynanayan kız olarak kendimce özgürlük mücadelemi sürdürdüm iyi ki direnmişim:))

    YanıtlaSil
  6. bence herkes kendi el işi serüvenini paylaşabilir blogunda veya facebook sayfasında. eğer paylaşırsanız haberdar olmak isterim. selamlar herkese

    YanıtlaSil
  7. Bisiklete de bindim, dantel de ördüm :) Annemin ördüğü danteller 4 kız everirdi bir süre hiç kullanmadım ama şimdi vaktim var sanırım severek kullanıyorum bir kısmını (hayır masa örtüsü ve yatak örtüsü hala sandık bekliyor evde kedi var) ve evet kızıma örmeye başladım çeyiz diye :P

    Belçikalı bir arkadaşım vardı, benim o zaman burun kıvırdığım işlemelerime filan bakıp, ne şanslısın servetin var demişti. Anneannenin, annenin anıları seninle birlikte ve çocuğuna geçecek bu el emekleri ve bilen kalmayacağından çok değerli olacaklar... Parasal kıymetini filan boşverdim ama bu yaz başından beri örmekte olduğum danteldeki anıları kızım hatırlarsa oh ne güzel bir hatıra defteri olur o örtü.

    YanıtlaSil
  8. ördüğünü bilmiyordum çiğdem. fotoğraf yollasana ördüklerinden

    YanıtlaSil
  9. İki teyzem de dantel örerek geçimlerini sağladılar. Annem öğretmen olduğundan pek o taraklarda bezi yoktu. Taa ki 37 yaşında emekli olmak zorunda oluncaya kadar. Hoş yine de dikişi ve örgüyü dantele tercih etti. Ben hepsini severim. dantel, örgü, iğne oyası, mekik. Hatta halı ve kilim dokumuşluğum bile vardır miik minik. Elimde bir türlü bitmeyen bir örgü hep varır. Stres kazağı derim ona ben, bitmez ama beni oyalar.

    Bir bohçanın içinde ailenin ve etrafımızdaki kadınların el emekleri var. Arada çıkarıp bakarım. O yazmaların oyaları, havluların kenarları, etamin işlemeli buzdolabı örtüleri ve envai çeşit danteller. Ben severim. Bakmayı, okşamayı, o insanları hatırlayıp anmayı. Kullanmıyorum ama saygıyla ve sevgiyle koruyorum onları. Belki ilerde kullanırım, hele bi büyüsün çocuklar...

    Güzeldir el işi. Kadını anlatır, kadınlığı. Naifliği, sabrı, kaliteyi, giriftliği, sevgiyi, kızgınlığı, kırgınlığı, umudu. Severim, hem de çok....

    YanıtlaSil
  10. benim de iki yıldır bitmeyen bir kazağım var ördüğüm. oğlum diyor ki: "anne sen yıllardır bu kırmızı şeyi örüyorsun" :)

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...