17 Eylül 2014 Çarşamba

Evini valize sığdırmak

Dün, İstanbul'dan Ankara'ya gelen "20 dolar, 20 kilo: İstanbullu Rumların Sürülmesinin 50. Yıldönümü" sergisini görmeye gittik. Mimarlar Derneği'ndeydi. Şu linkte serginin tanıtım filmi var:

http://1964.babilder.org/20-dolar-20-kilo-tanitim-filmi/

Geçmişle hesaplaşma pratiğinden söz etmek, tehlikeli sularda yüzmek oluyor ülkemizde. Ayvalık'taki Rum evlerinin eski sahiplerinden bahseden yazım üzerine "ağzımın payını vermeye" yeltenen milli duygularla coşmuş ve anonim kimliklerin arkasına sığınmış okurlarla karşılaştım. Blog yazarlığı yapmaya karar verdiğimde bunların olacağına dair uyarmıştı arkadaşlarım. Her neyse...

Serginin meramına gelelim: Babil Derneği, 1964'te sınırdışı edilen çok sayıda Rum kökenli Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının hüzünlü hikayesini sözlü tarih görüşmeleri ve gazete arşivleri aracılığıyla, birinci ağızdan anlatmak istemiş. O dönemde çocuk ve genç olan birçok Rum'la yapılmış görüşmelerde, toprağından, evinden, ailesinin bazı fertlerinden ve içine doğduğu, alıştığı hayattan koparılmış insanların kırgınlığı insanın içine işliyor. Geride bıraktıkları, tamamen yitirdikleri, değiştirmek, dönüştürmek zorunda kaldıkları hayatları sükunetle ama hüzünle anlatıyorlar. Bunca yıl ve bunca yaşanmışlık sonrasında bile İstanbul'a duydukları bağlılığı, özlemi dile getiriyorlar. Sergi mekanına yerleştirilmiş ekranlardan bu görüşmeleri izleyebiliyor, kulaklıklarla dinleyebiliyorsunuz. Fotoğraflar ve altlarındaki Rumca ve Türkçe alıntıları yeniden yeniden okuyup dehşete kapılıyorsunuz. 1964 yılında iktidar partisinin CHP ve başbakanın da İnönü olduğunu hatırlatmak isterim.


Göçmek kaldırılması ağır bir yük, hele de göçe zorlanmak bir insan hakkı ihlali. İrini'nin hikayesi ve "bir evi tek bir valizin içine sığdırma" metaforu insanın içini burkuyor. Çocuklar için bir çok şeyin daha kolay olduğuna dair saptamayı sergideki şu fotoğraf doğrular göründü bana:

Bir eylemlilik, uçak yolculuğu, hele de yanında ailen varsa yeni maceralar vaad eder. Hatırlarsınız çocukluğunuzdan. Ama yaşlılar... Hayatının son günlerinde yeni bir hayat kurmaya zorlananlar... Mesela şu kadın:


Bir gün devlet karşına dikilip, "Artık bizim vatandaşımız değilsin! 20 dolar para, 20 kilo da eşya al ve çek git burdan!" dediğinde, nihayetinde her insanın vatanının ve sığınağının kendi bedeni ve ruhu olduğu gerçeğiyle yüzleşmek ne travma!
Serginin açılışında konuşma yapan Rum cemaati temsilcilerinden biri, "bundan on yıl önce böyle bir sergi açılacağını söyleseler bana, ona akıl hastanesine gitmesini söylerdim" dedi. Geçmişle hesaplaşma pratiğinin hayalinin bile delilik olduğu günlerden bu günlere... Ötekini dinleme, onunla empati kurma ihtimalinin hükümetlerin taktiklerine kurban gitmemesini sağlamak, sıradan insanlar olyarak bizim elimizde.

2 yorum:

  1. Leylak dalıyla kardeşlik bağınızın olması bir yana çok severek okuyorum yazılarınızı. Madeni cesaretiniz hiç kırılmasın
    sevgiler

    YanıtlaSil
  2. çok teşekkürler. ben de sizin oğlanlı maceraları takip ediyorum uzun süredir

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...