8 Eylül 2014 Pazartesi

Hüzün zaman zaman deli dalgalarla gelir...

Bir şarkının kıyısında durup, onun anıları dalga dalga getirmesini beklediğiniz oluyordur, değil mi?




Ya da bir kokunun peşine takılıp giden ruhunuz...

Peki ya beklenmedik bir anda aklınıza düşenler?

Hafızanın bir tiran olduğu hep söylenir. Başına buyruktur. Ne zaman, ne yapacağı, sizi nereye götüreceği, ne hatırlatacağı kestirilemez.

Hafızayı harekete geçiren dışsal unsurlar olduğu bilimsel çalışmalarla kanıtlanmış. "Proust etkisi"ni de çoğunuz biliyorsunuzdur. Ama bunu tahmin etmek için bu çalışmaların sonuçlarını bilmeye ihtiyacımız da yok. Herkes kendi deneyiminden bilir bunun böyle olduğunu. Bu dışsal unsurlara "nişane deniyor. İşte, koku, ses, renk, görüntü aklınıza ne gelirse o size belleğinizden kötü veya iyi bir anıyı çıkarttırabilir. Unuttuğunuzu sandığınızı hatırlatabilir. Mesela, şu tepsi bana çocukluğumu hatırlattı birkaç gün önce. Bizimkinin altında metal ayaklar da vardı. Tepsiyken sehpa olabiliyordu. Ona bakıp az mı hayal kurmuştum?


Bir de, daha önceki sayfiye yazımda bahsettiğim Karpuzkaldıran Kampı günlerinden kalma ergenlik şarkım var. Onu da ne zaman dinlesem tatlı bir hüzne kapılırım. Bir ergen için yakışıksız bir şarkı. Çünkü, ağır bir sanat müziği parçası. Nası bi ergensem artık:


Ahmet Özhan'a bayıldığım belli oldu değil mi? Aslında çocukken bayılırdım tabii. Hep onunla evlenmek istediğimi söylerdim. Bizimkiler dalga geçerek: "Ama o evli Hale Soygazi ile" derlerdi. Ben de cevaben: "Ben büyüyene kadar boşanırlar" derdim. Yalan değilmiş :) Şimdi sadece eski şarkılarını dinlemek isterim. Yüzünü yeni karısı görsün :)

Hep güzel anıları hatırlayalım isteriz. O yüzden de unutmak istediğimiz şeyleri hatırlatma ihtimali olan objeleri yaşadığımız mekanlardan uzaklaştırırız. O günlere şahit olan arkadaşlarla görüşmeyiz. Vesaire...

Ama bellek denen tirandan kaçmak da, nişanelere rast gelmemek de mümkün değil. Yolda yürürken burnumuza bir koku gelir, direğini sızlatır. Televizyondan bir melodi yayılır, yüzümüzü güldürür. Bir obje geçer elimize çocukluğumuza döndürür.

Ara sıra iyi huylu da olabilir bir tiran. Güzel anılar, sevilmiş insanlar, eşyalar, bunlar da çıkabilir hafızanın derinliklerinden. En çok onlarla karşılaşmamız dileğiyle...


2 yorum:

  1. bu tepsiyi ben de bilirim. rahmetli anneanneminde vardı bu tepsiden. yanlış hatırlamıyorsam bu tepsinin yuvarlak olanları da vardı galiba.
    Ahmet Özhan'a gelince sanırım bizim çağın yakışıklısıydı o. şimdi Allah sahibine bağışlasın diyoruz artık :) ama biz şarkılarını dinlemeye devam edeceğiz...

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...