13 Ekim 2017 Cuma

Yılın En Güzel Ayı Haziran'da Neler Okumuşum?

Haziran ayı çok güzel değil midir? Çok yağmur yağar Ankara'da Haziran'da. Ama önümüzdeki günlere dair ümitli, neşeli bir şeyler taşır. Yaz gelecektir. Açılıp saçılacağızdır her anlamda. Hafifleyeceğiz, tenimiz belki tuzdan gerilecek, belki polenler her yerimizi kaşındıracaktır. Bunlara bile razı oluruz. Ağır bir kış atlatmıştır şehir.

İşte bu ümit dolu ayda beş kitap okumuşum. İlki tüm zamanların en beğendiğim romanlarından biri olan Beyaz Tuval. Jan Wechsler ile Ammon Zichroni'nin hikayesi. Kitabın yarısı bu iki Yahudi erkekten birinin, diğer yarısı da ötekinin anlatısını içeriyor. Kitabı yarılayınca dönüp ters taraftan diğer hikayeye başlıyorsunuz. Bu oyunbazlık da ayrı bir cazibe odağı ama arka kapakta, tek hikayeyi okumakla iktifa edebileceğimizi belirtiliyor. Ben karakterim icabı öyle yapamazdım tabii ve ikisini de okudum keyifle ve gerginlikle.
Hikayelerin içinde Nazi zulmü, Yahudilikteki dini taassub, aile kavramının sorgulanışı, yalnızlık ve inanç var. Olay, Wechsler'e bir bavul gönderilmesi ve bavulun içinden Zichroni'ye ait eşyaların çıkmasıyla başlıyor ilk kitapta. İkinci kitabın başlangıcı ise Zichroni'nin ilahi olandan fani olana kaymasının onda yarattığı sarsıntıyla başlıyor. Okuyun, derim.

O meşum bavul.


Oya Baydar, hayatını aktif siyasetle, sokak hareketleri içinde ve dolayısıyla da davalarla ve sürgünle geçirmiş çilekeş ve çok akıllı bir kadın. DTCF'de asistan olarak başladığı ve Muzaffer Şerif'le yaptığı evlilikteki gerilimleri dışında bir sorunu olmadığı bir dönemde, Türkiye gibi bir ülkede muhalefet yapmanın bedelini istikrarsız ve tehdit altında bir hayat yaşayarak ödüyor. Bu hikayeyi Bir Dönem İki Kadın adlı söyleşi kitabında, Melek Ulagay'la yaptıkları sohbette takip edebilirsiniz. O kitabı da hararetle tavsiye ederim. Yakın Türkiye tarihini iki kadının gözünden ve özel hayatlarını da katarak kurdukları hikayeden takip edebilirsiniz.
Gelelim Surönü Diyaloglarına. Baydar, 31 Aralık 2015'te çatışmaları önlemek için yüz kişilik bir aydın grubuyla gittiği Diyarbakır'da Sur önünde başlatıyor kitabı. Sonra bir kez daha gidiyor oraya, baharda. Arada Cizre'yi görüyor ve ikinci gidiş, Cizre'nin dehşetiyle sarmalandığından ümitleri sönmüş oluyor. Bir o konuşuyor, bir de Kürt halkından bir aydın. Kitap yayınlandığında Kürt gençleri Baydar'ı çatışmadan nemalanmak, yeni yayın yapmak için araçsallaştırmakla suçlamışlardı. Kitabı okurken bu hisse arada bir kapılmıyor değil insan. Ama elini taşın altına koymak tabirini tam olarak karşılayabilecek bir eylemin neticesi oluşmuş bir kitap bu. Biraz sakince yaklaşmak lazım, diye düşünüyorum. Baydar'ın yakın zamanlı bir çözümden, barıştan umudu kesiyor olması bu kitabın ana teması maalesef. Haksız mı?

Oya Bardar, Aydın Engin ve çocukları.


Giorgio Bassani'yi Finzi-Contini'lerin Bahçesi romanıyla duymuştum. Yazar, neredeyse her kitabında Ferrara'da geçen çocukluk ve gençliğini konu ediyor. Altın Gözlük'te yine Ferrara'da yaşayan Yahudi hekim Athos Fadigati'nin ve onu hikayesini bize anlatan genç Yahudi öğrencinin eşliğinde, faşizmin yükseldiği dönemin İtalya'sının politik iklimini izliyoruz. Ötekinin de ötekisi olmak hali, Yahudi, eşcinsel ve entelektüel bir hekimin travmatik hikayesiyle ulaşıyor okura. Mutlaka okuyun bunu da.

Portresinin önünde saygıdeğer yazarımız.



Kürşat Başar'ı Kış İkindisinin Evinde ve Konuştuğumuz Gibi Uzaklara kitapları yayınlandığında, yani yirmili yaşlara henüz varmadan okumuştum. Tam o yaşların kitaplarıydı zaten onlar. Bir de tabii okur-yazar bir gazetecinin, yemekli tv sohbeti ilgimi çekmişti. Medyatik bir kişilikti kendisi. Son yıllarda kayboldu. Aslında Hayal'de, hem hayat hikayesini, hem de bu kayboluşun esbab-ı mucibesini anlatıyor bize. Farklı sınıftan ve kültürden bir erkeğin dünyayla meselesi. Ama çok okunaklı ve içtenlikli gelmedi bana. Okumasanız da olur.

Böyle bir adam ne çalacaktı? Bağlama mı?




Genç yazarlar silsilesinden biri daha İlyas Barut. Bir polisiyeci. Polisiye Nusret Çakmak takma adıyla karşımıza çıkan emekli cinayet masası komiserinin maceralarını kaleme almak isteyen genç yazarla açılıyor. Nusret, son vakasını, çocukluk arkadaşının güzel kızının intiharını anlatıyor  genç yazara. Polisiye macera yer yer doğa tasvirleri ve politik arka plana bağlanıyor. Polisiye sevenler tecrübe etmeli bu okumayı.

Kapağı beğendim. Romandaki hissiyatı aktarıyor okura.



Beyaz Tuval, Benjamin Stein, Çev. Fikret Doğan, Metis.

Surönü Diyalogları, Oya Baydar, Can.

Altın Gözlük, Giorgio Bassani, Çev. Yelda Gürlek, YKY.

Aslında Hayal, Kürşat Başar, Everest.

Bil Ki Hayat Virane, İlyas Barut, İletişim.




1 yorum:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...