8 Ağustos 2014 Cuma

Suriyeliler ile imtihanımız

Göç en çok kadınları ve çocukları mağdur ediyor. Dilini konuşamadıkları, iklimine alışkın olmadıkları, yol-iz bilmedikleri, dini-ırkı, duruşu-bakışı farklı olan insanların arasına düştülerse hele...

Erkekler sokağa çıkabilir, iyi kötü iş bulabilirken, kadınlar ve çocuklar eşsiz-dostsuz, okulsuz ve hatta düşmanca muameleye maruz kaldıkları, derme çatma evlerin, bazen çadırların içinde hapisler. Endişeli, giderek umarsız ve bitkin.

Türkiye'ye kaçan "Suriyeli mülteciler", "Suriyeli dilenciler" olarak nitelendirilerek hayatımıza girdiklerinden beri hep aklımdalar. Oysa hep gözümüzün önünde olan aklımızdan kaçar. Benim aklımdan kaçmıyorsa, onlara yönelik kitlesel nefretin tezahürlerini hemen her ortamda göğüslemek zorunda kaldığım içindir.

Suriye'den kaçmak zorunda kalan insanların yoksul olanları Türkiye şehirlerinde dilenerek hayatta kalmaya çalışıyorlar. Nerelerde ve ne koşullarda barındıklarını, arkadaşım Sibel Durak'ın şu yazısından bir ölçüde öğrenebilirsiniz:
http://bianet.org/biamag/diger/157137-sokakta-kalmaktan-multeci-olmaya

Geceleri parklarda, sokaklarda, otogarlarda geçiren mülteciler, gündüzleri şehrin hemen hemen her yerindeler. Dil bilmedikleri için önlerinden gelip geçenlerden gözleriyle diliyor, dalgın ve çok mutsuz görünüyorlar. Hatta çoğu artık dilemiyor bile. Duvar diplerinde oturmakla ve uzaklara bakmakla yetiniyorlar. Hayatta kalmalarını sağlayacak kadar yiyip içiyorlardır muhtemelen. Ama onun dışında hiçbir şeye sahip değiller. Hiçbir beklentileri yok. İçinde bulundukları kötü koşullar, beslenme bozuklukları, iklimin zorlayıcılığı, barınma sorunları bedensel sağlıklarının bozulmasına sebep oluyor. Bulaşıcı hastalıklar, zafiyet, diş hastalıklarına maruz kalıyorlar. Özellikle de çocuklar. Ama bunun ötesinde, kendilerine yönelik nefret ve hatta şiddet ruh sağlıklarını da ortadan kaldırıyor belli ki. Hırsız oldukları, kendilerini olduğundan yoksul gösterdikleri ve en çok da AKP desteğiyle geldikleri için nefret söylemine maruz kalıyorlar. Kaldıkları evler yakılıyor, dövülüyorlar.

Katıldığım bir toplantıda Suriyeli mültecilere yardım ve sağlık taraması önerdiğim için bir öfke patlamasının hedefi oldum geçenlerde. Önce kendi milletimizi düşünmemiz gerektiğinden tutun da, bunların hepsinin hırsız ve dilenci olduğuna kadar çok sayıda gerekçe gösterildi yardım edilmemesi için. Toplantıya katılanlardan biri, aynı parkta oynadıkları için oğlunun Suriyeli çocuklardan bulaşıcı hastalık kaptığını bile söyledi. Ama asıl tepki, AKP tarafından getirilmiş olmalarınaydı. AKP iktidarını güçlendirecek yedek kuvvetlerdi Suriyeli mülteciler onlar için.

Reel politikaya ilişkin bu tür eleştiriler tabii ki yapılacak. Ama özellikle kadın ve çocukların, üstelik tetikleyicisi ve aktörü olmadıkları bir savaşın ortasında kaderlerine terk edilmelerini benim anlamam mümkün değil. Kadınlar anadır, barışçıdır ve benzeri argümanların indirgemeci olduğuna hep inanmışımdır. Bunu bir kez daha tecrübe etmiş oldum. Yanı başımızda aç bir kadın bebeğini emzirmeye çalışırken, bir çocuk kalıcı hasarlara sebep olacak bulaşıcı hastalıklarla mücadele ederken, onların nerden ve niçin geldiklerini, kimin tarafından getirildiklerini sorgulayan bir din, bir vicdan, bir ideoloji, bir kültür veya her neyse benim inanacağım ve değer vereceğim bir dünya bilgisi olamaz.

1 yorum:

  1. I am in fact thankful to the holder of this web site who has shared this impressive
    paragraph at at this place.

    Stop by my page - qvc uk hosts

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...