27 Ağustos 2014 Çarşamba

"Kahpe Bizans" ile "İyi kalpli üvey ana"

Kadıköy Barlar Sokağı


"İstanbul sokaktır, Ankara ev" teranesi yinelenir durur. E, büyük ölçüde doğrudur da...
Geçen hafta kısa süreliğine İstanbul'a gittik ablamla. Neşeli arkadaş buluşması için organize edilen mekan, Kadıköy'de, çarşı içindeki barlar sokağı idi. Beyoğlu'ndaki sokağa taşan barların, meyhanelerin içeri çekilmesinden bu yana Kadıköy her iki yakadan akşamcıların gözdesi olmuş. O sebeple, hafta içi bile tıklım tıklımdı.

Nevizade

Barlar sokağında geçirdiğimiz vakit boyunca, Ankara Sakarya Caddesi'ni düşünmeden edemedim. Yukarıda gördüğünüz Kadıköy barlar sokağı ile Sakarya'yı bilenler karşılaştırabilir. Pek de farkı yok ikisinin birbirinden.
Ama bizde manzara, efendim moda tabirle "ambiyans" olmadığı için bu içiçeliğin, bu agorafobik masa-sandalye sürtüşmesinin Ankara'ya özgü olduğunu düşünmüştüm. Değilmiş. Hatta bizdeki kalabalık bile değilmiş. Kadıköy barları aralarından bir ya da iki yaya geçebilecek kadar birbirine yakın oturan insanların, her konuşulanı duydukları, zar zor devr-i daim yapan havada soluklanmaya çalışarak demlendikleri, bazen kesiştikleri yerler. Üstelik herkes çok neşeli, iştahlı ve coşkulu idi.
Anladım ki, bir mekanı "trendy" yapan, içinde yer aldığı semtin çeşitli sebeplerle yükselişi. (Bu örnekte Beyoğlu'nun düşüşü Kadıköy'ün yükselişine sebep olmuş) İstanbul Karaköy örneğini vereceğim size bir de. Nitekim, otomobil garajı manzaralı bir mekanda, tazyikli su sesi eşliğinde kahvaltı ettiğimiz, şık mekan Karaköy'ün gözdelerinden biri, gurme yemek yazarlarının favorisi Naifİstanbul idi.
Kendi kendime düşündüğüm şeyleri masadakilerle de paylaştım. Ama onlar iki şehri birden tecrübe etmedikleri için sanırım söylediklerime anlam veremediler.
Ankara ferah ve geniş mekanların şehri olduğundan - bunu nüfusun görece azlığına ve ev düzeni konusundaki yerleşik kültüre bağlıyorum - biz burada oturacağımız evi seçebiliyorsak eğer, güneş görmesine, geniş olmasına, her odasında pencere bulunmasına falan bakarız. Eğlenmek için daracık sokak aralarını değil, koskocaman koltuklarda yayılarak oturacağımız yüksek tavanlı mekanları tercih ederiz. İstanbul'da ise işyerine veya ulaşım odaklarına yakın bir ev başkaca özelliği pek sorgulanmadan yerleşiliveren bir istasyon vazifesi görüyor gibi.
İstanbul hayatta kalmak için sürekli taktik üretilen, bu taktikler duruma göre değişen, sakinleriyle mücadele eden bir şehir. Ankara'ya gelince... Cemal Süreya'nın dediği gibi, "iyi kalpli bir üvey ana".

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...