5 Mayıs 2019 Pazar

Hangi Kitapta Kalmıştık?





Ankara kitapçı bakımından zengin bir şehir. D&R'ın alternatifi var en azından. Çok sayıda sahaf da... İndirimli kitap alabilecekleri yerleri bilir buradaki kitap bağımlıları. Hem indirimli alır, hem de küçük esnafı desteklemiş olurlar. Kızılay metrosunun altında da bir kitapçı var. Adı Kitap Fuarı gibi bir şey, hatırlayamadım şimdi. Dini içerikli kitaplar ve best seller'lar ağırlıklı olmakla birlikte, indirimli reyonlar da var. geçen kış, Adam Yayınları'nın deposunda kalan kitapları toptan aldığı ve ucuza sattığı şayiası yayılınca ben de uğramıştım. Başka Adam yayınları kitaplarıyla birlikte Şimdi Uzaklardasın'ı da aldım ordan. Kitap, şiir eleştirmeni - ki bu mesleği icra eden insan sayısı azdır bizde - ve yazar Mehmet H. Doğan'ın kendi hayatından kesitlerle, artık hayatta olmayan sevdiklerini, şairleri, yazarları anlattığı bir anı kitabı. Eşinin acısının hakim olduğu anlatıda, Halikarnas Balıkçısı, Aziz Nesin, Hayalet Oğuz, Edip Cansever, Cemal Süreya, Bilge Karasu ve Metin Altıok'un bilinmeyen yönleri, ilginç anılar, fotoğraflar eşliğinde anlatılırken, ülkenin kültür ve sanat tarihi de anlatılmış oluyor haliyle. Bu kitapta beni şaşkına çeviren bilgi, yazarın hemşehrisi olan Hasan Hüseyin'in ilkgençliğinde gözünü budaktan esirgemeyen bir ülkücü olmasıydı.

Mehmet H. Doğan adına ödül de veriliyor.


Agota Kristof'un Büyük Defter, Kanıt, Üçüncü Yalan kitabını polisiye seven bir arkadaşım tavsiye etmişti. Hiç Kostof okumamıştım. Baskısı yok sanıyordum ve imdadıma eski öğrencilerimden biri yetişti: metnin hayrına pdf yapılmış bir kopyasını yolladı. Üç kitap birarada basıldığı için sayfalarca süren metnin çıktısını alıp okudum. Kitap okuma tecrübesinden farklı ve yorucu bir tecrübeydi. Ama iyi ki de okumuşum. Yapı Kredi Yayınları'nda hala baskısı olan kitap bir üçleme. 2. Dünya Savaşı yıllarında, diktatörlük rejiminin sultası altındaki Orta Avrupa şehirlerinde geçiyor. İkiz kardeşler Claus ile Lucas'ın ne kadarı gerçek, ne kadarı hayali olduğu anlaşılamayan hikayeleri. Savaşın travmaları, komünist rejimin totaliter yanı, Nazizmin vahşeti, şefkat, zulüm, açlık, kimsesizlik üzerine unutulmaz bir roman. Yazarın kendisi de bir muhalifmiş ve zor bir hayatı olmuş.

Kristof'un kadın olduğunu bilmiyordum.


Alternatif bir Cumhuriyet tarihi gibi İpek Çalışlar'ın Latife Hanım'ı. Latife'nin evrak-ı metrukesini inceleyen Reşat Kaynar, "Latife Hanım'ın belgeleri incelenmeksizin devrim tarihinin, daha doğrusu Cumhuriyet tarihinin yazılması mümkün olmaz" demiş. Doğru. Çok etkili ve güçlü bir kadın. Ama hırslı ve hırçın da. Olumsuz karakter özelliklerinin ve erkek egemen ittifakın ceremesini, ömrünün geri kalanını unutuluşa ve nefrete gark edilerek çekiyor. Ziyan olmuş bir hayat. Oysa çok büyük hamlelere ön ayak olabilirdi. Metin boyunca yandan ağır ağır bir başka anlatı nehri akıyor: ihtiyatlı ve örtük bir Kemalizm eleştirisi. Çok zor bir konuda, olabildiğince eleştirel bir yazma deneyimi.

Etrafında devletlular olmadan ve olgun yaşında bir Latife Hanım.


Hasan Cemal'in, Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım başlıklı anı kitabından sonra, Hayat İşte Böyle Geçip Gidiyor da ikincisi. Ama bu tek başına anı denebilecek bir kitap değil. Geçmiş dönemlerin önemli politik olaylarına, kişilerine, sorunlarına dair notlar; güncel sorunlar için de argümanlar, tartışmalar ve eleştiriler var. Bunları yaparken çeşitli şehirlerden, yabancı ülkelerdeki otellerden, toplantılardan bildiriyor. Arada da dedesi Cemal Paşa'ya, anne-babasına, gençliğine, gençliğinin politik ortamına değiniyor. Günah çıkarıyor, kendini savunuyor yahut özeleştiri yapıyor. Özellikle "yetmez ama evet" eleştirilerine, Erdoğan'la bir dönem yakın görüşmelerine, Kürtleri savunuyor olarak nitelendirilmesine ilişkin tartışmalara giriyor. Bu dünyadan gitmeye yaklaşmasının hüznü de hissediliyor satırlarda. Farklı bir gözle yakın tarihe bakmak isterseniz bence okuyun. 

Bir zamanlar Erdal İnönü vardı ve siyaset daha kibarca icra edilebiliyordu


İki yıl önceki kitap fuarından almıştım Ankara'nın Ateştir Yolu'nu. İsmail Bilgin, muhafazakar bir yazar. Hem Ankara Hükümeti'ne dair bir şeyler söyleyecek, hem de Mehmet Akif'i anlatacak diye merakla başladım kitaba. Timaş'tan kitap almak, farklı bir kültürü, dünya bilgisini, kimliği tanımaya kapı aralıyor. Bu kitapta da aslında çok daha incelikli ve heyecan verici bir şekilde işlenebilecek bir hikayeyi, İstiklal Marşı yazarı Mehmet Akif Ersoy ile o zaman 12 yaşında olan oğlu Emin'in Milli Mücadele'ye katılmak için İstanbul'dan Ankara'ya doğru yola çıkışlarının hikayesini anlatıyor yazar. Yollar tehlikeli, vasıta yok denecek kadar az olduğu için o dönem bu yolculuk oldukça meşakkatli ve uzun geçiyor. Ama bize bu macera yerine, hamaset sunuyor Bilgin. Edebi değeri yok ama yakın tarihe dair ilgi çekici bir ayrıntıyı görmemizi ve sağ muhafazakarlığın edebi alemini, değerlerini tanımayı sağlıyor. Aslında 12 yaşında bir oğlanla ihtiyarlamaya yüz tutmuş babasının dostluğu, onları bu maceraya atılmaya sevk eden saikler daha iyi işlenebilirdi.  Akif'in baytarlığı, sporculuğu ve titizliği kayda değer. Boğaz'ı yüzerek geçmiş mesela. Bir de kadınlar bu hikayede mecbur kalınırsa bir serin esinti gibi yüzünüzü yalayıp geçiyor. Tıpkı eski edebiyatın mahremi ifşa etmeme tavrı gibi. Bu kitaptan aklımda kalacak olan, Emin'in de tıpkı babası gibi, unutuluşa terk edilerek ve daha fenası, sokakta donarak ölmesi. Okumasanız da olur. 

Hamaset kapaktan başlar


Şimdi Uzaklardasın, Mehmet H. Doğan, Adam.
Büyük Defter, Kanıt, Üçüncü Yalan, Agota Kristof, Çev. Nahide Dikel, YKY.
Latife Hanım, İpek Çalışlar, Doğan Kitap.
Hayat İşte Böyle Geçip Gidiyor, Hasan Cemal, Everest.
Ankara'nın Ateştir Yolu, İsmail Bilgin, Timaş.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...