17 Ağustos 2014 Pazar

Batan Geminin Malları ve Geçmişle Yüzleşmek



Ayşe Hür'ün "Kasapyan Bağ Evi'nden Çankaya Köşkü'ne" başlıklı yazısını (http://www.radikal.com.tr/yazarlar/ayse_hur/kasapyan_bag_evinden_cankaya_koskune-1207224) okuyunca, Anadolu topraklarında doğup büyümüş Ermenilerin ve diğer gayrimüslimlerin bu topraklardan kovulmalarının ardından onlardan kalan mal-mülkün nasıl da "doğal" bir biçimde Türk'lerin eline geçtiği üzerine tekrar düşündüm.

Bu yaz Ayvalık'ta kısa bir tatil yaptık. Zamanımın çoğunu, sokaklarda dolaşıp bir tür açık hava müzesi olan şehri seyretmekle geçirdim. Bir zamanlar şehir nüfusunun çoğunluğunu oluşturmuş Rumlardan kalan güzel evlerin çoğu viraneye dönmüştü. Ama kayda değer bir kısmı da "eski Rum evi" sahibi olma modasına uyup şehre gelen mücavir alan yahut daha uzak şehir zenginleri tarafından restore ettirilmişti. Kimi yazlık, kimi butik otel, kimi de kafeye/lokantaya dönüştürülmüştü. Adım başında "Satılık Rum evi" talebasıyla karşılaşmak bana çok hüzün verdi. "Batan geminin malları bunlar!" yazıyordu adeta bu tabelalarda. Şehri ihya eden, ona ruhunu veren gayrimüslim nüfusun izlerini silmek için yapılan şeyler insanı çok hüzünlendiriyor ve öfkelendiriyordu. Tüm ihtişamlı kiliseler camiye çevrilmişti. Milli duyguları kabartmaya yönelik ritüeller, mesela her hafta mesai bitiminde ve başlangıcında çarşı içinden de duyulacak biçimde İstiklal Marşı okunması, adım başı Atatürk posteri, bayrak, milli tarihe gönderme yapan sokak adları... Hamaset...

İlk iki gün kaldığımız deniz kenarındaki bir pansiyon da eski bir Rum eviydi. Ama sıradan bir Rum'un evi değildi. Ayvalıklı bu Rum'un evini, işgal yıllarında Yunan komutanı bir süre karargah olarak kullanmıştı. İşte bu "karanlık" geçmiş, ailesi mübadeleyle Girit'ten Ayvalık'a gelmiş ve muhtemelen devlet eliyle bu eve yerleştirilmiş şimdiki sahibinin peşini hiç bırakmamıştı. Herkes evi bu özelliğiyle biliyordu. Bir yandan pansiyon olarak işletilen eve rağbeti arttıran bu durum, diğer yandan da sahibinin "milli duyguları"nı zedeliyordu anlaşılan. Bana anlattığına göre, birkaç yıl önce Yunan gazeteciler gelip onu bulmuşlar. Evi gezmiş, tarihi hakkında sahibiyle konuşmuş ve bir de karargah olarak kullanıldığı günleri yad eden plaket çakmak istemişlerdi. Tabii evsahibi bundan rahatsız olmuş. Geri de çeviremediği için, "Verin, ben uygun bir yer bulur asarım" demişti. Gazeteciler de çaresiz, "Peki" deyip gitmişlerdi.

"Şimdi nerde o plaket?" diye sordum pansiyon sahibine. Gözlerini kaçırarak, "Bilmem, bir yerlerdeydi, kayboldu galiba" dedi.

Geçmişle hesaplaşmak, yüzleşmek konforu bozan ve hatta kendini, dünyayı yeni baştan inşa etmeyi gerektiren bir eylem. Böyle söyleyince geçmişle hesaplaşmaktan kaçılması gerekiyormuş izlenimi uyanıyor tabii. Çoğunluk da buna inanıyor. Hiçbir şey olmamış gibi davranıyor. Oysa, geçmişle hesaplaşmak neden sağaltıcı olmasın? Özür dilemek, empati yapmak, özen göstermek... Dünyayı dönüştürebilecek nitelikte yaklaşımlar bunlar.

Çankaya Köşkü'nün asıl sahibi kimdi? Peki ama nereye gitti? Ya Ayvalık'taki Rum evlerinin sahipleri? Kayseri'deki, Ankara'daki, Sivas'taki Ermeniler, Karadeniz'deki Rumlar, İzmir'deki, İstanbul'daki Yahudiler? Onların malları, mülkleri şimdi kimin adına kayıtlı? 

Kim var idi biz burada yoğ iken?

7 yorum:

  1. Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  2. Hakkaniyetli olmadığıma, sözünü ettiğiniz coğrafyalardaki Türk evlerinin yalnızlıklarını ve sahipsizliklerini görmediğime - beni hiç tanımadan - hükmediyorsunuz ve de kimliğinizi gizliyorsunuz. Bu da sizin ayıbınız olsun.
    Eğer yazıyı bir kez daha, dikkatle okursanız, Ayvalık'taki Rum evlerinden yola çıkmakla birlikte, yerinden edilen herkes için dertlendiğimi anlarsınız.

    YanıtlaSil
  3. sevgili adsiz okurun verdigi tepki cok yaygin bir tepki. sanirim soyle bi denklem olmus ozellikle de iskan kanunu cercevesinde (ki kanunun kendisi zaten adsiz kisinin saydigi gocmen memleketlerdeki insanlari da asimile edilecek halklar olarak koyuyor), karsilikli evleri degisitiryoruz. ama aslinda garip olan, bircok bosalan koye ve eve,, cevre koylerden filan insanlarin yerlesip, gocmen gelen guruhlarin da baska baska yerlere yerlesmek zorunda kaldiklari. acayip bir nemalanma cografyasi olmus. h bi burda olmamistir illa da bu herhalde yuzlesmesek de mi saklasak tavrini mesrulastirmaz herhalde.

    aklima, kayakoyde konustugum bir amca geldi de. rumlar aglayarak terketmisler bir gemiyle kayakoyu. hatirliyor amca. kendisi, ucuncu kez evlenmis-araya sikisitiriyor oyle detaylar. genc birisyle evlenmis ona baksin diye, o da ona bakiyormus, parasi varmis cunku...derken, rumlar ovada tarim yaparlar, kendisinin ailesi de rumlarin tarlalarinda calisirlarmis rumlar gidince, eskiden calistiklari tarlanin uzerine oturuyorlar ve ev yapiyorlar. amca hala orda yasiyor. karsisinda hayalet sehir kayakoy. hergun yuzlesiyor aslinda ama hatirladigim boyle muzip sinsi bir gulus ve o tarlanin aslinda ona ait oldugu hissiyatinin mesrulugunu bana millet kisvesinde anlatisi. cocugum burlardaki herseyleri biz diktik ektik, bunlar hepimizin aslinda demek degil de- yani bir emek cografyasi degil de millet etnisite ve nemalanma icerisinden kurgulanmis bir yerlesim hikayesi... bu, yeniden yeniden uretilen de bisey...

    YanıtlaSil
  4. girit'ten ayvalık'a gelenler de mutsuz olmuştur benim verdiğim örnekte, öyle düşünüyorum. ama en azından en kıymetli gayrimenkulleri sahiplenmişken, eski sahipleri yok saymayalardı. Girit'te kalan evlerine kim yerleştiyse, onlardan da bu özeni bekleriz tabii.

    YanıtlaSil
  5. adsız arkadaş coşmuş. acara'lara da selam yollamış eda. ben sadece bu kadarını ileteyim. geri kalanını yayınlamaya elim varmıyor zira :)

    YanıtlaSil
  6. Belki metindeki yanlış anlamaları önlemek için şu eklenebilir: Avyvalık'ta bugün pansiyon olarak kullanılan yalı, Rum bir aileye ait. İşgal birliklerinin komutanı orayı üs olarak seçiyor sadece. Çakılmak istenen plaket de burada oturan Rum aileyi ve buranın bölge tarihindeki geçmişini hatırlatmayı amaçlıyor.

    YanıtlaSil
  7. benimle "özgürlüğün yılmaz savunucusu" diye dalga geçmeye niyetlenen ama kendisi adını açık etmekten bile korkan bir adsız yorumcu var. edacım, sana bir sitemi varmış: onun gibilere "güruh" dediğin için çok incinmiş kimliğini gizleyen bu cesur arkadaşımız. kendisine burdan duyurayım. bundan sonra kendisi benim için yok. zaten kimliksiz birisi olduğu için bu kadar süre bile ciddiye almamak gerekirdi

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...