6 Ağustos 2014 Çarşamba

Sefertası




Sefertası (Lunchbox) bir Hint filmi. Bana göre filmin, kelimenin her iki anlamında da kahramanı İla. Yukarıdaki fotoğrafta görüyorsunuz, kocasının ilgisizliğinden muzdarip birçok evli kadın gibi. Bu ilgisizliğin işareti de, öğlen için özene bezene hazırlayıp, kocasının işyerine yolladığı sefertaslarının yarı dolu gelmesi. Tabii tek gösterge bu değil. Ama İla için çok önemli. Çünkü sefertaslarına koyacağı yemekleri üst katında oturan ve yatalak kocasına yıllardır bakan "Teyze" ile tam karşıda gördüğünüz pencereden istişarede bulunarak hazırlıyor. Sadece istişarede bulunmuyor. Teyze ona, yemeklere tad katması için kimi baharatlar, sebzeler sarkıtıyor sepetle. Olayların ilginçleşmeye başladığı nokta, İla'nın hazırladığı sefertaslarının yanlışlıkla başka bir adama gitmesi. Gerisini izleyince görürsünüz.
Burada bence iki nokta önemli. Birincisi malumunuz, bizim kültürümüzde de olduğu gibi, kadınların pencereden pencereye veya balkondan balkona yahut bir kapı eşiğinden diğerine seslenerek sohbet etmeleri, istişarede bulunmaları, dalaşmaları, gülüşmeleri... Kadınlar için hem sağaltıcı, hem de denetim altında olduklarını düşündürdüğünden daraltıcı bir durum bu. Ama Yenimahalle'deki yan ve can komşularından ayrıldığı için günlerce ağlayan annemi düşününce, sağaltıcı tarafı, özellikle belli bir yaşın üzerindeki evli kadınlar için daha baskın sanki.
Teyze, İla'nın istediği üzerine teybe bir kaset koyarak ona dinletiyor mesela. İla'nın kıkırdadığını işitiyor ve sebebini soruyor. İla, kadınlık halleriyle ilgili deneyimlerini, sırlarını teyzeyle paylaşıyor, akıl istiyor ondan. Ev ahalisi duymasın diye musluğu açarak yapıyor bunu kimi zaman.
Teyze de başlıbaşına bir karakter ve İla'nın kanser hastası babasına bakan annesi ile benzer kaderi paylaşıyorlar. Bakım zorunluluğu ortaya çıktığında kadınların nelerle karşılaştıkları, iç hesaplaşmaları, dışsal faktörler v.s. hakkında düşünmek için birebir.
İkinci dikkate değer bulduğum nokta, bizdeki tabldot ve yemekhane kültürünün Hindistan'da farklı biçimde de olsa sürmesi. Her çalışanın sefertasları, evlerinden veya özel şirketlerden, özel kılıfları içinde geliyor ve hademeler tarafından öğlen saatinde dağıtılıyor. Bunları açıp yemekhane masalarında yiyorlar. Boşlar toplanıp çıkış noktasına geri götürülüyor. Bunları yapan, karmaşık bir sefertası trafiğini maharetle yöneten şirketler. Yönetmen biraz da bu sistemi tanıtmak istemiş gibi. Hatta sefertası şirketi görevlilerinden biri İla'ya: "Bizim karmaşık sistemimiz öyle kusursuz işliyor ki, taa Harvard'dan gelip incelediler" diyor.
Filmi izledikten sonra babamın sefertaslarını düşündüm. Gri, parlak metalden, soğuk yüzlü. Muhtemelen yiyecekleri sıcak ve soğuk tutan, kapakları sıkı kapanan mutfak araçları. Ama bunlar bizim mutfağın hep üvey çocukları oldular. Evin sıcaklığına ve beraber yenen yemeklere ters düştükleri ve evdeki kadına fazladan mesai yaptırdıkları için herhalde.

5 yorum:

  1. Bunları burada okumak çok lüks. Kaleminize sağlık

    YanıtlaSil
  2. Filmi sizde görüp izledim. Çok teşekkürler. Anlatımınız güzel.

    YanıtlaSil
  3. umarım size hitap eden tarafları olmuştur filmin. selamlar

    YanıtlaSil
  4. Merhaba Funda hanım,
    Bir süredir devamlı Duvar gazetesi okuyorum. Yazılarınızı ordan takip ediyorum. Arada bloglara da bakarım ama zaman zaman baktığım bu bloğun sizin olduğunu bilmeden kitap yorumlarınızı okumuşluğum vardı.Bugün severek takip ettiğim kitap önerilerini takip ettiğim Leylak Dalı'nın kızkardeşi olduğunuzu, Duvarda yazılarını sabırsızlıkla beklediğim kişi olduğunuzu bugün farkettim.Kafamın dağınıklığı, hayatımın dağınıklığı parçaları birleştirmeme engel oluyor sanırım.Öncelikle belirtmek isterim ki haksız adaletsiz hukuksuz insafsız uygulamaların neticesinde birgün aniden işinden olan sizlerin mücadelesini izledikçe hayranlık duyuyorum her birinize. Sizin deyiminizle akademiyi sokaklara taşıdınız. O sokağı uzaktan yazılarla haberlerle biraz takip etsem de mahallenizin hatta apartmanınızın içinde olmak isterim. Bir atölyeniz varsa katılmak, sizden faydalanmak 25 yıllık bir hukukçu olarak yapabilirsem ben de birşeyler katmak isterim mücadelenize.
    Geçen yıl annemin dairesini kiraya vermiştim. Kiracımız öğretim ütyesi olduğunu bir proje için Ankara'ya geçici olarak geldiğini söyleyen az konuşan biraz soğuk mesafeli bir hanımdı. Bu yıl kira dönemi yenilenirken belki birkaç kez konuşmamızda benden aldığı olumlu elektrikle belki aslında artık öğretim üyesi olmadığını Barışi dilekçesine imza veren görevinden KHK ile atılan öğretim üyesi olduğunu söyledi bana. Belki evi kiraya vermeyiz diye çekinerek söyleyemediğini anlattı. Çok üzüldüm. Keşke söylemiş olsaydı ben de daha fazla destek olurdum diye düşündüm ama hak da veriyorum. O kadar kötü bir atmosferde yaşıyoruz ki etrafımız o kadar çok riyakar korkak çıkarcı insanlarla dolu ki yeni tanıdığın birine niye anlatasın hayat hikayeni.

    Neyse lafı uzattım, yazılarınızı seviyorum, mücadelenizi seviyorum, ailecek kitap önerilerinizi seviyorum..Bunları söylemek istemiştim. Bu arada geçen gün Puzzle diye bir film seyrettim. Bana Sefer Tası filmini hatırlattı ki ordaki erkek başrol oyuncusu ile Sefer Tasının erkek başrol oyuncusu aynı kişi. Puzzle da bir kadın hikayesi. Bu sefer kadın Amerika'da yaşayan bir kadın. Yemek yapıp yemeğe kattığı tatlarla hayatının anlamını arayan bir kadın yerine bu kez puzzle yaparak hayatını anlamlandıran bir kadın var hikayede. Seyretmediyseniz tavsiye ederim yine çok naif hoş bir hikaye...Aylin Kurhan

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...