31 Ekim 2019 Perşembe

Çöp okuru



Siz de kendinizi "çöp okur" olarak görüyor musunuz bazen? Hani abur cubur yer gibi, sizi ilk anda cezbeden her şeyi düşünmeden ağzınıza atar gibi okumak. Ben bazen öyle okuyorum. Bir bakmışsın elimde bir klasik, bir bakmışsın çok satan bir roman. Mesela Flaubert'in Duygusal Eğitim'inden Paula Hawkins'in Trendeki Kız'ına geçiş yapabiliyorum. Aklıma birden bir yazar esiyor yahut aş erer gibi bir başkası. Bazen kitapçıda karıştırırken veya arka kapak yazısını okuyarak tav olup alıyorum bir kitabı. Dediğim gibi çöp çıkıyor. Bazen de yıllar önce alıp bir kenara ittiğim bir kitap rafta gözüme çarpıyor ve içeriği de o kadar şahane oluyor ki bilahare yüzüme çarpıyor. 

İşte bu yazıda ordan oraya savrularak yaptığım okumalara yer vereceğim. İçlerinden iki tanesi gerçekten iyi. Başlayayım:

Aslı Erdoğan kitapları, kendisi cezaevindeyken revaç buldu maalesef. Halbuki ilgi çekici bir yazardır. Yayınevi de sayesinde epey ciro yaptı. O dönemki Aslı Erdoğan çılgınlığının iyi tarafı, haksızlığa uğramış bir yazara destek vermekti. Şimdi yine gündemde. Bence yine haksızlığa uğruyor. Yine özel bir ilgi oluyor mudur kitaplarına acaba? 
Birkaç yıl önceki fırtına dinip Erdoğan cezaevinden çıktıktan sonra, şerefine Kırmızı Pelerinli Kent'i okuyayım demiştem ben de. Bu kitapta Aslı Erdoğan'ın iki yıllık Rio macerasını anlatıyor. Otobiyografik metinde, korku dolu sokaklar, uyuşturucu, seks ve insan kaçakçılığı resm-i geçit yapıyor. Şehrengiz niteliği de taşıyan Kırmızı Pelerinli Kent, yazarın Rio'ya egzantrik bir macera yaşamak için gittiğini ve inatla orada kaldığını, bunu da o macerayı kitaplaştırmak için yaptığını düşündürüyor. En az bir kez Aslı Erdoğan okunmalı bence. 

Aslı Erdoğan halleri


Çöp okurluktan bahsetmiştim ya, geçen yıl kitap fuarında dolanırken Dergah Yayınları standında Mustafa Kutlu kitaplarından oluşturulmuş uçsuz bucaksız bir evrenle karşılaştım. Muhafazakar okurun ve kimi yazarın kıblesi gibi olduğundan çoktandır merak uyandırıyordu bende Kutlu. Uzun Hikaye adlı romanı filme çekilmişti. Aşağıda kitap kapağını görünce filmi hatırlayabilirsiniz. Bir tane alıp okuyayım dedim. Tahir Sami Bey'in Özel Hayatı adı dikkatimi çekti. Kitabın arka kapak yazısı yoktu. Bazen böylesi daha iyi oluyor. Çünkü arka kapak yazıları çoğunlukla yanıltıcı oluyor. Neyse efendim, aldım ve okudum. 
Yazarın hikaye demeyi tercih ettiği bu novella, anlatıcının şehirde gezerken rastladığı bir tarihi binanın içinde faaliyet gösteren köhnemiş, bürokrasiye teslim olmuş devlet dairesinde çalışan Tahir Sami Bey’le olan sohbetine dayanıyor. Bu sıradan ama tutkulu adamın herkesinkine benzeyen fakat koleksiyonculuk ve münzevilik sebebiyle herkesten biraz farklılaşan hikayesi anlatılan. 
Kitap, sağ cenahtan bir edebiyatçının ahlaki tutuculuk ve maneviyatçılıkla imtihanı aynı zamanda. Yazar imtihanı geçemiyor bence. Üslubu da, dili de yavan ve yetersiz kalıyor. Ama çok da iddialı olduğu hemen anlaşılıyor. Tavsiye etmiyorum.

Yazarın en bilinen romanı.


Mark Haddon'un Süper İyi Günler'i, 15 yaşındaki otistik Christopher’ın komşunun köpeğinin katilini bulmak üzere giriştiği serüvenin kendi hayatıyla ilgili dramatik gerçekleri öğrenmesiyle nihayetlenen hikayesi. Kitap edebi bir eser olarak okumaya değer fakat bir başka önemli özelliği, otizm farkındalığı yaratmak ve otistik bir çocuğun dünyasını anlamaya teşvik etmek. Son aylarda Mucize Doktor dizisi ile yapılmaya çalışılan da bu. 
Çok zeki, iyi bir gözlemci olan yazar, bedensel ve zihinsel engelli çocuklarla çalıştığı yılların ürünü olan bu romanda, sosyal ilişkilerin dışında kalmış bir çocuğun hayata daha derinlikli bakabildiğini ve daha saf ve entrikasız yaşayabildiğini gösteriyor. Bence okuyun. Hatta ben doyamayıp yazarın Küçük Bir Sıkıntı adlı romanını da aldım. Roman bizde çok tutuldu. Baksanıza tiyatro oyunu bile olmuş.

Bir başka Mucize Doktor hikayesi


6.27 Treni'nde bir kağıt öğütme tesisinde çalışan kahramanımız, okumaya ve hayal kurmaya meraklı, merhametli ve mütevazi bir kişidir. Makinadan kurtardığı roman ve hikaye parçalarını her sabah 6.27 treninde yolculara okur. Aleksandrin türü metinler yazan ve çok enteresan bir kişilik olan bekçiyle de ahbaplık etmektedir. Bir gün trende bulduğu bir flash bellekte, kendisi gibi sıradan bir tuvalet bekçisi kızın günlüğüne rastlar. Hayatının akışı değişir. Jean-Paul Didierlaurent'in bu romanını hararetle tavsiye ederim. 

Demiryolu hikayeleri hep cezbeder



Kırmızı Pelerinli Kent, Aslı Erdoğan, Everest.

Tahir Sami Bey’in Özel Hayatı, Mustafa Kutlu, Dergah.

Süper İyi Günler, Mark Haddon. Çev. Övgü Doğangün, İş Bankası.

6.27 Treni, Jean-Paul Didierlaurent, Çev. Aysel Bora, Can

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...