30 Mart 2016 Çarşamba

Ağustosun Ankarası'nda

Ağustos ayını Ankara'da geçirmek kolay değildir. Manasız bir sıcak çöker, baharda ve ilkyazda allanıp pullanan parklar, bahçeler donuklaşır, sararıp solmaya başlar. Eh, ne de olsa uzuuun Ankara sonbaharı yaklaşmaktadır.

İşte böyle bir Ankara Ağustosunda Esen Kitap'tan Özlem'in bana yolladıklarından birini, Aziz Hatman'ın Son Teşebbüs'ünü aldım elime ilk olarak. Son Teşebbüs ütopik bir roman. Yerli örneği fazla değildir bu türün. Hem gastronomik bir macera sunuyordu Hatman, hem de bir devrim sonrasının yıkıntıları arasında dolaştırıyordu okuru. Merak uyandırıcı bir koşuşturma ve çok sayıda yemek tarifi de cabası. Siyasi Cinai Gastro alt başlıklı Son Teşebbüs'ü şuraya yazmıştım, "Mutfak Bıçağının Ucundaki Kan" başlığıyla: 
http://kitap.radikal.com.tr/makale/haber/mutfak-bicaginin-ucundaki-kan-424598

Kaçırırsanız üzülmezsiniz ama ütopya seviyorsanız bir de yerlisini deneyin derim. 

Tam da böyle bir sembolizm.



Alejandro Zambro'yu ablam tavsiye etti bana. Okuma zevkimiz genelde uyuşuyor. Ağaçların Özel Hayatı'nda Zambro'ya bayıldım. Tabii hemen Eve Giden Yol'u da okudum. Ondan da bilahare bahsederim. Çok yalın, çok sarmalayıcı ve çevirinin de etkisiyle çok okunaklıydı Ağaçların Özel Hayatı. Sevgilisi Veronica resim kursundan bir türlü dönmeyince, onun kızı Daniela'yı oyalamak için hikayeler uyduran Julian, kitabımızın kahramanı. Veronica dönmeyebilir, şu veya bu sebeple, bunu hatırınızda tutun. Bekleyiş uzadıkça gönülçelen hikayelerin sayısı artıyor ama...

Şu kapak olmamış fekat...


Ben magazine bağımlıyım. Hep söylerim, kötücül bir merakla sınırlı değil bu bağımlılık. O da içinde tabii :) Ama genel ahlak, cinsiyet ilişkileri, gündelik hayat, moda, tüketim kültürü, hasılı zamanın ruhu hakkında bilgi ve görgümü oturduğum yerden arttırıyorum bu sayede. Mesleki kaygılarla veya sırf zevk için magazin dergilerine gömülmüşlüğüm çoktur. Ses, Pazar, TV'de 7&Gong, Hafta Sonu gibi dergiler sayesinde kimin eli kimin cebinde, iyi kötü biliyordum. Agah Özgüç'ün gıybetçiliği eksiklerimi tamamladı. Ama gururla söyleyeyim ki, çok az eksiğim varmış. Özgüç'ün pis cinsiyetçiliğine maruz kalmasam iyiydi ama elden ne gelir? Özgüç, Türk Sinemasında Yeşilçam Aşkları adlı, kuşe kağıda basılı, renkli ve pahalı kitabında Yeşilçam şöhretlerinin kombine edilmiş aşklarını anlatıyor. Öyle bir aşk trafiği ki sözü edilen, başınız döner. Okuyun da azıcık kafanız dağılsın.

Yaş 70, iş bitmemiş gibi çek kanka!


Hep söylüyorum, ben otobiyografi, biyografi ve anı okumayı çok seviyorum. Genelde sevilen bir türdür zaten. Valla sıradan birinin anılarını bile keyifle okurum. Kaldı ki, Ali Naci Karacan, Milliyet gibi kült bir gazetenin sahibi, döneminin popüler bir salon erkeği ve siyasetçilerle, bürokratlarla, işadamlarıyla yakın ilişki içinde olan bir girişimci olarak yakın tarihi konu eden çok hikaye bırakmış ardında. Sadun Tanju da bunları ustalıkla biraraya getirmiş. Beni en çok etkileyen gemiyle Brezilya'ya gidişi oldu. Abdi İpekçi'yi gazete yöneticisi olarak basın piyasasına dahil eden de odur. 

Siz belki torunu Ömer Karacan'ı bilirsiniz, radyoculuktan, müzik piyasasından.


Ayın son kitabı Serhan Ergin'in Bize Kalsa Böyle Geçerdi Akşamlar'ı idi. Serhan genç bir yazar. Belli ki Ankara'yı ve Ankara'yı anlatan yazarları, özellikle de Barış Bıçakçı'yı çok seviyor. Azıcık taklit de ediyor. İçinden Ankara geçiyor diye okumaya niyetlendiğim kitap, gerçekten okumaya değermiş. Üçlü bir aşk hikayesine dördüncü bir unsur, Ankara giriyor. Şehir bu üçlünün sağından solundan akıp gidiyor. Bizim Büyük Çaresizliğimiz'e atıf yapmamaya çalışarak okuyun derim.

O kadar da çok benzemiyor Serhan. Üzme kendini.



Son Teşebbüs, Aziz Hatman, Esen Kitap
Ağaçların Özel Hayatı, Alejandra Zambro, Çev. Çiğdem Öztürk, Notos, 
Türk Sinemasında Yeşilçam Aşkları, Agah Özgüç, Horizon
Doludizgin, Ali Naci Karacan'ın Hayatı, Sadun Tanju, İş Bankası

Bize Kalsa Böyle Geçerdi Akşamlar, Serhan Ergin, İletişim
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...