15 Ağustos 2021 Pazar

Kadınları anlatan erkekler/Erkekleri anlatan kadınlar

 

Bu seferki kitaplardan ilki bir Hollywood yıldızı kadar parıltılı Tennessee Williams'ın eski bir kadın tiyatro oyuncusunun yaşlılık dönemini anlattığı Mrs. Stone'un Roma Baharı. Mrs. Stone'un düşündüğümüz kadar yaşlı olmadığını tahmin ediyorum. Çünkü sahne sanatlarında özellikle kadın oyuncuları hemen ıskartaya çıkarırlar bilirsiniz. Erkek yazarların kadınları, onların ağzından veya muhayyilesinden anlattıkları kitaplar hep ilgimi çekmiştir. Tam tersi durum da ilgi çekicidir ama kadın yazarların erkekleri anlattığı daha nadir görülür. Her insanın içinde iki cinsi de barındırdığını düşündüğüm için olsa gerek bu merak.  Fazladan, Williams'ın cinsel kimliği bir kadını anlatırken onu diğer erkeklerden farklılaştırıyor bir ölçüde. Yakın zamanda Çalıkuşu'nu okumuş ve Reşat Nuri'nin bir kadının duygu dünyasına, erkekler arasında var kalma mücadelesine, bütünüyle olmasa da, isabetli bir şekilde nüfuz ettiğini düşünmüştüm. Bu yazıda hem Williams'ın Mrs. Stone'u, hem de Zeynep Göğüş'ün göçmen ailesinin hatırlayabildiği en eski kuşak erkekleri var.


Tennessee Williams'ın Mrs. Stone’un Roma Baharı, Williams gibi eski ustaları hatırlamak için iyi bir fırsat. Bir dönemin ünlü tiyatro oyuncusu Karen Stone, kariyeri bittikten, kocasını kaybettikten ve artık büyüleyici güzelliğini yitirmeye başladıktan sonra boşluğa düşer. Amerika’dan Roma’ya gider ve bir süreliğine oraya yerleşir. Orada bir arabulucunun önayak olmasıyla genç bir jigolo edinir. Bu ona kısa süre iyi gelse de, yaşlı, çirkin ve kaybetmiş olduğu fikrinden kurtulamaz. Cinsellik, aşk, tutku, hırs ve yaşlılık üstüne bu novella, kadınların yaşlılıkla imtihanlarının tüm kültürlerde çetin geçtiğini düşündürdü bana. Tam da yaşlılık üzerine çalışırken, bilerek-bilmeyerek sosyal hayatın, ilişkilerin dışına itmeye çalıştığımız, tahammül gösteremediğimiz yaşlı nüfusun -işler yolunda giderse - bir parçası olacağımızı hep unuttuğumuzu düşünüyorum. Fakat Williams'ın novellasında, sıradan insanlardan farklı olarak, hayatını güzellik ve çekiciliğin başat olduğu bir kariyer üzerine kurmuş bir kadının bu ağırlığı nasıl derinden hissedeceğini görüyoruz. Tabii ki mutlaka okuyun.



Sadece kitap kapağını koymakla yetinemedim. Williams'ın Hollywood yıldızıvari fotoğrafı da kapağa eşlik etsin.



En eski edebiyat dergilerinin yazarlarından Uğur Kökden bir mühendis. Yoksul bir memur çocuğu olarak taşrada hayata başlamış, dünya kültürüne ve dillerine aşina, edebiyatın her türüne yakınlık duyan ve yazı da yazan birine dönüşmüş.  Kökden, cerbezeli bir hayat yaşamış. Epey anı biriktirmiş ve bunları ciltler halinde yayınlamış. Okuru öyle bir kavrıyor ki, bir kitaptan yorulsanız da, diğerinden geri duramıyorsunuz. Unutmayı Bir Öğrenebilsem de yine bir anı kitabı. Kökden'in yazdıklarında bana ilginç gelen, özel hayatından hiç bahsetmemesi. Yaşadığı ve yoğun olarak yazdığı dönemi düşünecek olursak, siyasi faaliyetlerine de seyrek gönderme yapıyor. Edebi dedikodu severleri memnun edecek metinler Kökden'in anıları aynı zamanda. Ama pespaye değil. Kültür tarihi, siyasi tarihi anılardan takip etmek mühim. O yüzden de tavsiye ederim. 


Uğur Kökden'in bu fotoğrafını çok seviyorum. Hayat bu kadar yalın ve karmaşık bir şey bence de.

Kum Saati Fabrikası'nda, İngiltere’de 1903’te ortaya çıkan süfrajet hareketini bir polisiye hikaye çevresinde anlatıyor Lucy Ribchester. Queer gazeteci Frances, Ebony Diamond’un kayboluşunun esrarını çözmeye çalışırken, süfrajet hareketinin talepleri ve mücadele biçimlerinin farkına varır.  Dünyaya bakışı da böylece değişecektir. Okumaya değer bu roman hakkında daha önce yazmıştım: https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2019/06/21/kadinlarin-belleri-ve-oy-haklari Eliniz değmişken, süfrajetler hakkında çarpıcı bir film olan Demir Çeneli Melekler'i de izleyin bence.


Süfrajetler söz konusu olunca işler tersine döner. İşte bir çetin ceviz daha...



Işık Ülkesinden, gazeteci Zeynep Göğüş’ün kendi ailesinin göç hikayesinden esinlenerek anlattığı, genç Cumhuriyt'in hikayesine eşlik eden bir geniş aile öyküsü. Buddenbrook Ailesi’ne öykünen ancak onun edebi ağırlığına nazaran pek cılız kalan bir roman. Anı kitabı olsaymış çok daha başarılı olabilirmiş. Bazı kitapları okurken sıkılıp elinizden atmazsınız ama okumasam da olurmuş, dersiniz ya. Öyle bir şey işte. Yakın zamanda aile öyküsünün devamı yayınlandı: Zeytin Kuşu. Onu okumadım. Işık Ülkesinden hakkındaki olumsuz intibama rağmen, kadınların yazmaları, hele ki aile hikayelerini "açmaları" çok değerli. 


Oldukça ilgi görmüş. Belki 3. baskıyı da geçmiştir.



Mrs. Stone’un Roma Baharı, Tennessee Williams, Çev. Fatih Özgüven, İletişim.

Unutmayı Bir Öğrenebilsem, Uğur Kökden, YKY.

Kum Saati Fabrikası, Lucy Ribchester Çev. Çiçek Öztek, Alef.

Işık Ülkesinden, Zeynep Göğüş, Everest.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...